Executive Summary - Teknoloji - 4
Yapay zekâ yatırımları, veri merkezi hamleleri ve açık kaynak savaşları: Teknoloji dünyasında yaşanan gelişmeleri sizin için özetledik!
Executive Summary- Teknoloji bülteninin dördüncü sayısından merhaba! Bu bültende, tüm teknolojik haberleri olmasa da hem bugün hem de yarın mutlaka karşınıza çıkacak haber ve detayları topluyor ve yorumluyorum. Geçtiğimiz iki haftaya göre bu haftanın sakin geçtiğini söyleyebiliriz. Pavel Durov’un tutuklanması gibi sansasyonel ya da Apple etkinliği kadar dağın fare doğurduğu haberler yok. Bu iki önemli olay ile ilgili yakın zamanda özel bültenler yazmıştım. Eğer hala okumamışsanız Pavel Durov’un hikayesi burada, Apple 2024 etkinliği yorumlarım ise burada.
Pavel Durov’u anmışken Telegram ile bültene başlayalım. Fransa’da gözaltına alınıp sonrasında serbest bırakılmıştı. Dava süreci devam eden Durov, kullanıcı gizliliği konusunda geri adım atmışa benziyor. Devletlerden gelecek kullanıcı bilgilerinin paylaşılması isteklerini artık geri çevirmeyeceklerini açıklayan Durov, adeta “her zaman devletimizin yanındayız” mesajı verdi. Yasal yollardan gelecek istekler için IP adresi ve telefon numarasını paylaşmaya başlayacak Telegram, gizlilik sözleşmelerinde de bazı değişiklikler yaptı. Özellikle bu platformu mesken tutan yasadışı kullanıcılar için elbette kötü haber. Ama otorite karşısında geri adım atan Telegram içinse daha kötü bir haber olduğunu söyleyebiliriz.
Bültenin ve tabiki hayatımızın gedikli simalarından Elon Musk ile devam edelim. 2022 yılında Twitter’ı 44 Milyar dolara satın alan Musk şirkette büyük bir dönüşüme imza atmıştı. Bunun teknik anlamda iyi mi kötü mü olduğunu çokça tartıştık. Rakamlarla netleşen bir durum var ki muhtemelen Musk’ın canını çok sıkıyordur. 44 milyar dolara değerle satın alınan yeni adı ile X eski adı ile Twitter’ın bugünkü değerinin 10 milyar dolar civarı olduğu kayıtlara girmiş durumda.
Aynı zamanda X’in yatırımcıları arasında da olan Amerikan varlık yönetim şirketi Fidelity’nin hazırladığı son raporda yapılan hesaplamaya göre X’in değeri %79 değer kaybederek 9,4 milyar dolara geriledi. En büyük gider kalemlerinden olan çalışan maaşlarını düşürebilmek için daha ilk satınalma günlerinde büyük bir işten çıkartma operasyonuna girişen Musk, gelir modelini de çeşitlendirmek için birçok farklı senaryo denedi. Gözüken o ki bunların hiçbiri tam olarak gidişatı tersine çeviremedi. Bakalım bu değer kaybı sürecek mi, yoksa bir noktada duracak mı?
Yapay zekâ haber akışımızı da işgal etmiş durumda. Hem yapay zekâ firmaları hem yapay zekâ ürünleri hem de bunların etkilediği sektörler sürekli haber akışımızda yer buluyor. Ayrı bir yapay zekâ bültenimiz olsa bile teknolojik açıdan da bazı haberleri bu bültende de duyuruyoruz. Örneğin iş gücü piyasası üstündeki etkileri (sık sık haberleştirdiğimiz toplu işten çıkartmalar gibi) ya da yapay zekânın çip sektörünü neredeyse yeni baştan dizayn etmesi.
Yapay zekâ deyince ilk akla gelen firma olan OpenAI ile ilgili gelişmeler var. OpenAI, isminin çıkış noktası olan açık kaynak kültüründen ve kar gütmeyen bir kurum olmasından adım adım uzaklaşıyor. Gelecek yıl itibari ile tamamen normal bir şirkete dönüşecek olan OpenAI’ın bu stratejisi için CEO Sam Altman çalışanlarına gönderdiği e-posta ile gelecek yıl gerçekleşecek bu dönüşümü haber verdi.
Ayrıca Sam Altman’ın kâr amacı güden şirketten hisse almasına da izin verildi. (Burada kafa karışıklığını gidermek için yazmak istedim. Aslında iki tane OpenAI şirketi var. Bir tanesi kâr amacı gütmeyen, bir nevi vakıf statüsünde olan ve asıl kurucuların -Sam Altman gibi- yönetimde bulunduğu şirket. Diğeri ise yatırımcıların yatırım yaptığı yönetiminde bu yatırımcıların da olduğu kâr amaçlı olan şirket. Kurucuların bu şirketten hisse sahibi olması yasaklanmıştı ama görünen o ki bu 2 farklı şirketten oluşan yapı tek şirkete dönüşecek ve kâr amacı gütmeyen şirket sona erecek)
Geçen hafta bunlar yaşanırken, OpenAI bu hafta son yatırım turunu duyurdu ve 6,6 milyar dolar yatırım aldı. Aralarında Microsoft ve Nvidia gibi eski yatırımcılarının da bulunduğu bu turla birlikte OpenAI’ın değerlemesi 157 milyar dolara ulaşmış oldu.
İddiaya göre OpenAI, bu turla birlikte yatırımcılarından bundan sonra kendilerinden başka yapay zekâ firmalarına yatırım yapmamalarını şart koşmuş. Biraz dedikoduya benziyor ama çok kısa sürede detayları duyacağımızı düşünüyorum. Yatırımcıların ilgisi azalmasa da üst düzey çalışanlar için aynı şeyi söyleyemiyorum. 2022'den bu yana OpenAI’da CTO olarak çalışan Mira Murati ayrılacağını açıkladı. OpenAI’ın kurucularından olan Durk Kingma ise Anthropic ile anlaştı. Kingma bu transferi X’den duyurdu.
Yapay zekâ çip endüstrisini yeniden şekillendiriyor. Bu şekillendirmede en çok Intel zorlanıyor. Qualcomm’un Intel’i satın almayı düşünmesi geçen haftanın bu alandaki en önemli haberi. Ağırlıklı olarak mobil cihazlar için işlemci üreten Qualcomm, Microsoft Surface laptopları için de işlemci üretmeye başlamış. Böylece laptop ve desktop işlemci pazarına göz kırptığını açıkça belli etmişti. Şu an Intel, Qualcomm için büyük bir lokma gibi duruyor. Her ne kadar değer kaybetse de Intel, 90 Milyar dolar civarı bir değerlemeye sahip. Bu da satın alma konusunun kısa sürede sonuçlanmasını imkânsız kılıyor.
Intel kan kaybetmeye devam ederse neden olmasın? Ama Intel’in elinde de çok stratejik bir kart var. O da ABD’ye konuşlu olan çip fabrikaları. Rakipleri ürünlerini ağırlıklı olarak Tayvan merkezli TSMC‘ye ürettirirken, Intel bunları üretebilmek için kendi fabrikalarına sahip. Tabii ki maliyet açısından çok verimli gözükmese de olası bir Tayvan krizinde bu fabrikalar çok önemli bir rol oynayabilir. Intel de bu detayı öne çıkartmaya başladı. AWS ile imzaladığı yeni sözleşmenin başlığında buna vurgu yapıyor. ABD üretimi çipler. Yerli ve milli.
Şu anda çiplerin en büyük müşterisi veri merkezleri. AWS, Azure ve Google gibi büyük kurumların veri merkezi yatırımları hız kesmiyor. Yapay zekânın eğitilmesi ve son kullanıcıya sunulması için gerekli tüm altyapıyı sağlayan bu veri merkezleri dünyanın dört bir tarafına yayılmış durumda. Ve neredeyse her gün yeni veri merkezi yatırımı haberleri gelmeye devam ediyor. Microsoft ve Blackrock (ABD’nin en büyük yatırım yönetim şirketi) yanlarına BAE merkezli MGX’i de alarak veri merkezleri ve özellikle bunların enerji ihtiyaçları için 30 milyar dolarlık bir yatırım iş birliğine imza attıklarını duyurdular. Yine Microsoft bize çok yakın bir ülkeye -İtalya’ya- toplamda 4,3 milyar euro tutarında bir veri merkezi yatırımına başlayacağını duyurdu. Microsoft geçtiğimiz ay ise Brezilya’ya 2,7 milyar dolar, Meksika’ya ise 1.3 milyar dolarlık yeni yatırımlarını duyurarak ciddi bir yatırım evresi içinde olduğunu gösterdi.
Peki bu ülkeler arasında neden Türkiye yok? Garip yasalar, regülasyonlar, istikrarsız ve düzensiz bir yönetim, kısaca öngörülmesi zor bir ülke olduğumuz için maalesef bu tür milyar dolarlık yatırımları çekemiyoruz. Çağımızın petrolü kabul edilen veriye sahip olmayı elimizin tersi ile itiyoruz.
AWS de Brezilya’daki veri merkezini büyütmek için 1,8 milyar dolar civarında bir yatırım planladığını geçtiğimiz haftalarda paylaşmıştı. Tabii ki bunlar büyük firmaların yaptığı veri merkezi yatırımları. Bir de gri market olarak nitelendirilenler var. Özellikle Nvidia’nın Çin’e uyguladığı ambargonun Çinli yapay zekâ şirketlerini çok etkileyeceği düşünülüyordu. Ama anlaşılan Çin bunu çözmek için bir yol bulmuş. Nvidia çiplerini alan bağımsız kişilerin oluşturduğu sunucu havuzlarını kiralayan Çinli girişimler bu yasağın yanından dolaşmışa benziyor.
Geçtiğimiz iki haftanın en çekişmeli konusunu sona sakladım. Buraya kadar okumuşsanız bundan sonraki hikâye tam bir açmazla sizin de kafanızı oldukça karıştıracak.
2023 sonu itibari ile dünyadaki en çok trafik çeken 10 milyon web sitesinin %43’ü WordPress ile oluşturulmuş. Müthiş bir rakam değil mi? WordPress açık kaynaklı bir içerik yönetim sistemi. Bunu kullanarak çok hızlı bir şekilde kendi web sitenizi açabiliyorsunuz. Hatta yine açık kaynak olarak sunulan WooCommerce eklentisi ile sitenizi şipşak bir e-ticaret sitesine dönüştürebiliyorsunuz. WordPress, wordpress.org sitesi üzerinden ücretsiz olarak sunuluyor, güncellemeler ve eklentiler yine bu site üstünden yüklenebiliyor.
Bir de WordPress’i geliştirenlerin kurduğu ve açık kaynaklı yazılıma destek sağlayan, isteyenlere hosting satan ve bu markanın patent haklarına sahip Automattic şirketi var. Benzer iş modeli ile WordPress sunucu hizmeti satan bir diğer büyük şirket de WP Engine. Bir web sitesi açmak istiyorsanız ama teknik işlemlerle uğraşmak istemiyorsanız bu şirketlerde bir hesap açarak birkaç tık ile web sitenize kavuşmanız çok kolay.
Buraya kadarki kısım bundan sonrası için bir nevi kim kimdir kısmı idi. Geçtiğimiz hafta Automattic şirketi CEO’su ve WordPress geliştiricilerinden Matt Mullenweg bir tweet atarak WP Engine şirketini “kanser” olarak nitelendirdi.
Bu da gittikçe büyüyen kavganın işaret fişeği oldu. Mullenweg’in yönelttiği suçlamaların temelinde WP Engine’in WordPress markasını ve açık kaynak kodunu kullanarak milyonlarca dolar kazanmasına rağmen (450 milyon yıllık) bu açık kaynak topluluğuna yeterli katkıda bulunmaması yatıyor. Mullenweg’in bu tweet’lerinden sonra WP Engine de bunları yalanlayarak yeterli katkıyı verdiklerini iddia etti. Hatta Automattic’i WordPress haklarını lisanslamak için milyonlarca dolar talep etmekle itham etti.
Sonraki adım Automattic cephesinden geldi ve WP Engine sunucularının wordpress.org sunucularına erişimlerini engelledi. Bu yüzden WP Engine kullanıcıları eklenti ve tema güncellemeleri devre dışı kalmış oldu. Bu da WP Engine kullanıcılarını güvenlik açısından açıkta bırakmış oluyor. WP Engine bu hamleye karşı çok hızlı aksiyon alarak hem Automattic hem de Mullenweg aleyhine hakaret, şantaj ve ticari marka ihlalleri ile ilgili dava açtı.
Her şeyin ortadaki paranın bölüşümü ile ilgili olduğu çok net. Herkes bu milyar dolarlık pastadan daha büyük pay almaya çalışıyor. Ama sonuç olarak bu anlaşmazlık açık kaynak ekosistemine büyük zarar verecek bir noktaya gelmek üzere. Açık kaynak projelerin nasıl para kazanacağına dair herkesin kafasında soru işaretleri varken, bu işten para kazanan en güzel örnek olan WordPress ve çevresindeki ekosistemin çökmesi korkutucu olacak. Bundan sonra açık kaynak bir proje geliştirip bir ekosistem inşa etmek isteyenler birkaç kez düşünmek zorunda kalacaklar.
Kısa kısa takip listesi:
Yapay zekâ destekli hukuk danışmanlığı sunan DoNotPay, FTC’nin (Federal Ticaret Komisyonu- ABD) yapay zekâ hizmetlerini kullanarak tüketicileri yanıltan şirketlere karşı başlattığı yeni bir yasa olan “Operation AI Comply” kapsamında $193,000 ceza ödemeyi kabul etti.
Avrupa’nın en büyük yazılım şirketi SAP’nin CEO'su Christian Klein, Avrupa Birliği'ni yapay zekâ konusundaki aşırı düzenlemeleri konusunda uyardı. Avrupa’nın ABD’den daha katı kurallara ve regülasyona sahip olduğu herkesin bildiği bir durum. Bu aşırı regüle edilmiş ülkeler rekabette geri kalabilirler.
Kia'nın internet bağlantılı araç sistemlerindeki bir güvenlik açığı nedeniyle milyonlarca aracın hack’lenip takip edilebileceği ortaya çıktı. Güvenlik araştırmacıları, Kia'nın web portalındaki bir hatayı keşfederek, araçların internet özelliklerini ele geçirebileceklerini gösterdiler. Bu açık, araçların konumunu takip etmeye, kapılarını açmaya ve motorunu çalıştırmaya olanak tanıyordu. Kia, araştırmacılara bu durumu bildirdikten sonra açığı düzeltmiş olsa da başka açıkların da olabileceği tahmin ediliyor. Bu durum sadece Kia değil diğer üreticilerin de yumuşak karnı. İsrail’in çağrı cihazı saldırısından sonra yeni bir korkumuz oldu, hayırlı olsun.
İlk çıktığında büyük heyecan yaratan yapay zekâ “şeyi” Rabbit R1 çok hızlı gündemden düştü. 100.000’den fazla satan bu cihaz günlük sadece 5.000 kullanıcıya erişebiliyor. Rabbit'in kurucusu Jesse Lyu, cihazın büyük teknoloji şirketlerini geride bırakmak için hazır olmadan piyasaya sürüldüğünü açıkladı. Başlangıçta büyük bir heyecan yaratan R1, kullanıcıların beklentilerini karşılayamadı ve pek çok kişi cihazı kullanmaktan vazgeçti. Açıkçası ben de bir kullanım alanı bulamamıştım zaten. 🙂
Evimizdeki mevcut elektrik hatlarını kullanarak interneti diğer odalara iletebiliyorduk. Ses verilerini mevcut elektrik hatları üzerinden hoparlörlere gönderen Audio Cu sistemiyle birlikte yine aynı elektrik hatlarını kullanarak ses de iletebileceğiz. Ürün aynı zamanda Dolby Atmos Ürün Sertifikası da aldı. Ülkemizdeki apartman kültürünün baskınlığını ve ses izolasyonu konusunda yetersiz oluşumuzu düşünce bu cihaz bize hitap etmiyor sanırım.
Bu sayının da sonuna geldik.
Geri bildirimlerinizi ve önerilerinizi yorum olarak yazmaktan lütfen çekinmeyin.
Eğer hoşunuza da gitmişse arkadaşlarınızla da paylaşırsanız memnun oluruz.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.